Patara’daki villa krizi Bern’e taşındı

YUSUF YAVUZ

Antalya’nın Kaş ilçesindeki Patara antik kentinde korunan alanda yapımına başlanan villalar, uluslararası krize neden olmak üzere. 1998 yılından bu yana Patara’daki biyoçeşitliliğin korunması için uluslararası kampanyalar yürüten Akdeniz Deniz Kaplumbağalarını Koruma Birliği (MEDASSET), Türk yetkililerle yaptığı temaslardan sonuç alamayınca, hazırlanan koruma imar planı kapsamında bölgede yapımına izin verilen 400 ila 750 yeni ikinci konutu Bern Konvensiyonu’na taşıdı.

Kooperatiflerin önü açıldı, 750 villa geliyor 

Türkiye’nin 1984 yılında imzaladığı Bern Konvensiyonu Daimi Komisyonu’na  (Bern Sözleşmesi) bir öneri dosyası sunan MEDASSET Başkanı Lily Venizelos,  1996-2001 yıllarında açılan dosya ile Bern Konvensiyonu kapsamında gündeme alınan Patara’nın tehdit altında olduğuna dikkati çekti. MEDASSET’in Patara’nın biyoçeşitliliği ve biricik değerdeki mirasının korunması amacıyla 1988 yılından beriPatara’yı Koru” adıyla uluslararası çerçevede etkinliklerini sürdürdüğü bilgisine yer veren Venizelos, 2010 Aralık ayında, Türk yetkili kurumlarınca verilen izin doğrultusunda, Patara 3. Derece Arkeolojik Sit alanındaki kooperatiflere 400 ila 750 yeni villa inşa edebilmenin önünün açılmış olduğunu öğrendiklerini belirterek, Bu durum, Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇK) içinde yer alan Patara’nın sadece arkeolojik değerlerini değil,  aynı zamanda kumsala gelen deniz kaplumbağalarının yumurtlama yuvalarını da  tehlike altına sokacaktır. Söz konusu yazlık villalara yerleşecek yüzlerce turistin yanı sıra, konutlar ve kumsal arasında açılacak yollar sahili de olumsuz etkileyecek, gürültü ve ışık kirliliğinin artmasına neden olacaktır dedi.

‘Türk yetkililer taşıma kapasitesinden söz etmiyor’

Bölgedeki inşaat faaliyetinin, Özlenen Deniz Yapı Kooperatifi tarafından başlatıldığı bilgisini veren Venizelos,  MEDASSET’in konuyu Türk yetkili kurumlarının ilgisine sunduğunu, ancak aldıklarını yanıtta korunan bölge için ne bir Çevresel Etki Değerlendirmesinden ne de taşıma kapasitesi” çalışmasından söz edilmediğinin altını çizdi.  Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, Antalya Mimarlar Odası, Çağdaş Hukukçular Derneği gibi sivil toplum örgütleriyle diğer ilgililerin gelişmeye tepki gösterdiğini anımsatan Venizelos, 2008 yılında onanan projeye karşı dava açılması girişimlerinin de başladığını belirtti.

Korunan alanlar konut için yeniden değerlendiriliyor

2011 yazında Türkiye’deki koruma bölgeleriyle ilgili kökten bir değişiklik yapıldığını vurgulayan Venizelos, ÖÇK’nin lağvedilerek tüm yetki ve idaresinin yeni kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredildiğine dikkat çekti. 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle yapılan bu değişikliğin, karar verme yetki ve süreçlerini yeniden yapılandırmakta ve koruma altındaki alanların sınırları, statüleri ve koruma planlarının bayındırlık, kalkınma veya yapı-konut geliştirme projeleri adına yeniden değerlendirilmesini öngördüğünü öne sürdü.

Bern’de daimi komisyona Patara Raporu sunacaklar

Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) ve Türlerin Hayatta Kalma Komisyonu (SSC) üyesi olan Venizelos, özellikle 1991’den bu yana Patara dahil, Türkiye’deki deniz kaplumbağalarının yumurta bıraktığı kumsallara yönelik birçok konuyu gündemine almış olan Bern Konvensiyonu kapsamında, acil olarak harekete geçilmesi talebinde bulundu. Venizelos, bu amaçla önümüzdeki günlerde yapılacak olan Bern Konvensiyonu Daimi Komisyon Toplantısı’na sunmak üzere Patara’daki gelişmelerle ilgili kapsamlı bir rapor hazırladıklarını da sözlerine ekledi.

Bern Sözleşmesi nedir? 

Kısaca “Bern Sözleşmesi” olarak adlandırılan Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Avrupa Konseyi bünyesinde çalışmalarını yürütüyor. Sözleşmeye imza koyan ülkeler, sözleşme metni kapsamındaki korumaya yönelik sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlü. Türkiye, Bakanlar Kurulu kararıyla 1984 yılında sözleşmeyi imzalayan ülkeler arasındaki yerini aldı. Sözleşmeye imza koyan ülkelerin, yabani fauna ve floranın korunmasının, hükümetlerin ulusal amaçları ve programlarında dikkate almasının yanı sıra göçmen türlerin korunması için uluslar arası işbirliğinin gerekliliğini yerine getirmesi gerekiyor. (Doğa İçin El Ele)

Yorum bırakın